Ürünler, yerler ve müşteriler ile tasarımı yapanların oluşturduğu üçgende esneklik ve sürekli devam eden değişkenlerin değişimi etkisinde hayat dinamizmi her geçen gün daha da hareketli hale geliyor. Walter Gropius’a göre mimarlar mimarisi konusunda çalıştıkları binaları anıt ya da eser gibi yorumlamamalı ve onları akışa hizmet eden bir tür kapı olarak değerlendirmeliler. Bu kurgusal yaklaşımı ile Walter Gropius modern hayatta yer alan ve sürekli kendisini geliştiren dinamik parçaların baş edilebilir olmaları için uyumun sağlanması gerektiğini belirtiyor. Ve ekliyor; ‘geri plan uyumu yaratılacak kadar esnek tasarımlar yapılmalıdır’ diye.
Ürün-mekan-kullanıcı üçgenini oluşturan parçalar bu dinamizme uyum sağlayabilecek esnekliğe sahip olmalılardır. Aksi taktirde aralarında uyumlu bir gelişimi sürdürmeleri mümkün olmaz.
Günlük hayat içerisinde bedenlerimizden kararlarımıza, uyguladığımız kuralları ve uymamız gereken sınırları dahi esnetmeye meyilli yaşıyoruz. Kırılmaz olarak görülen ve şekillendirme etkisi gösteren kişisel duvarların esnemeye meyletmesi ile karşılaşıyoruz. Etkileşimde bulunduğumuz nesneler için de esneklik arayışına giriyor ve esnekliğin sınırlarını zorlamak istiyoruz.
Günlük hayattan feyz alan tasarım dünyası, bu esneklik kavramına olan meyili tasarımın oluşturulması sürecinde kullanıyor. Ürünler ve yerler birbirlerini tamamlayan iki puzzle parçası olarak beraber şekilleniyor ve birbirlerini besliyorken değişime de beraber uğramak durumunda kalıyorlar. Hayatın olağan akışında var olan değişmeye eğilim, esneklik kavramını da sürekli besleyen bir kavram haline geliyor.
Esneklik, dışardan uygulanan bir kuvvet etkisi ile uzama, kısalma, eğrilme gibi biçimsel değişikliklere uğradıktan sonra etkinin ortadan kaldırılması sonucunda eski forma geri dönüş yapabilen elastiklik anlamına geliyor. Tasarımda esneklik kavramı da kelime anlamına çok yakın bir olguyu temsil ediyor. mevcutta bulunan koşulların ortadan kaldırılması ile uyumlu bir halde eski kullanım alanına devam edebilmesi anlamına geliyor tasarım üzerinde esneklik kavramı.
Kelime anlamında olduğu gibi farklı kişilerin zihinlerinde yer alan ve sürekli şekil değiştiren düşünceler de esnekliğe sahiptir ve aynı fikirde olunan konular hakkında düşünceler esneyerek gelişebilmektedir.
Ürün tasarımı söz konusu olduğunda bir mobilya esnekliğinden yola çıkılırsa; kullanıcısının kullanım ömrünü azaltması ya da arttırmasının kullanıcının tavrına bağlı olduğunu görebiliriz. Bu yönelim de bir esneklik örneğidir. Ürünlerin tasarımı ile alakalı tüm işlerde, peyzaj tasarımı ya da mimarlık gibi iş dallarında tasarım ile kullanıcıyı birleştiren faaliyet alanlarında esneklik önemli bir kavram olarak ortaya çıkıyor.
Sürekli olarak değişen kullanıcı ihtiyaçları ideal esneklik kavramına ulaşılmasına engel olmaktadır. İdeal esneklik, sürdürülebilirlik ile yakın temas halinde varlığını sürdürmekte. Üretim için sürdürülebilirlik kavramı; çevreye ve insan sağlığına verilen zararı minimize ederek üretimin devamını destekleyen bir kavramdır. Ürün tasarımında işin içine giren kavramın esneklik ile ilişkisi incelendiğinde, ortak paydada yer aldıkları anlaşılıyor. Esneklik ürünlerde yaşam döngüsü uzatırken, sürdürülebilirlik kullanım ömrü biten ürünlerin çevreye zararının olmamasını amaçlıyor. Ancak bu evrede birisi ürünün devamlılığı diğeri ise doğadan yok olmasını amaçlıyor.
Esneklik konusunda bilinen en net iki olgu; soyut olması ve kullanıcıların taleplerine göre değişebilmesi. Le Corbusier 1931 yılında sonlandırdığı Plan Libre fikrini ele aldığı Villa Savoye bu konuda oldukça ünlü ve sağlam bir örnektir.
İç içe geçirilmiş öğelerin birbirlerine olan bağlılıklarını ortadan kaldırmayı tercih eden bir yaklaşım ile kullanıcı aktivitelerini tanımlamayı tercih etmemiştir. Plan, konstrüksiyon giib bileşenlerin birbirileri için kesinlikle değişemez bir yapı olmadıklarını iddia ederken modüler hareketlilik kavramı üzerinde duruyor. Açık plan ile sınırların ortadan kaldırılması ancak bu sırada özel alanların ve ortak alanların da yine de belirlenmesi üzerine bir yaklaşım sergiliyor. Çok amaçlı kullanımlar ve mekanların nötr alanları gibi kavramların üzerinde durulması ile esnek tasarım kavramının düşüncesel başlangıcının ardından kullanıcılar için alışkanlık özgürleştirici bir etki ile kendisini göstermesi sağlanıyor.
Frank Lloyd Wright isimli mimar; organik mimarlığın kurucusu olarak adını duyurmuştur. Geometrik düzlemde formlar için doğal hayatla birleşimi hedefleyen yaklşımı ile 1889 yılında tasarladığı Frank Lloyd Wright Evi ve Stüdyosu; asimetrik yapısı ile dikkat çekiyor. Doğa ile bütünleşik, asimetrik cephe planları ve çevre ile uyumlu olması ile esnek mimarinin güzel örneklerinden birini oluşturuyor.